12 Mart’ta Silikon Vadisi Bankası çöktü. Hafta sonu boyunca süren bir sarsıntıya ve dünya borsalarındaki bankaların hisse fiyatlarında keskin bir düşüşe yol açan bu olay, kronik bir kriz içerisindeki emperyalist kapitalizmin yeni bir işareti. Bu olayın sonucu ne olursa olsun, büyük kapitalistler bunun bedelini işçi sınıfına ve dünya halklarına ödetmeye çalışacaklar.
Silikon Vadisi Bankası, hem büyük şirketlerin hem de daha küçük, yeni kurulmuş ve gelişme aşamasındaki şirketlerin (start-up) finansmanında uzmanlaşmış bir kuruluştu. ABD’nin en büyük 16. bankasıydı. Batması, ABD tarihindeki en büyük ikinci iflas oldu (en büyüğü 2008’de, o zamanki krizin zirvesinde Lehman Brothers’ın iflasıydı).
Start-up şirketlerin büyük çoğunluğu dahil olmak üzere Kaliforniya’nın Silikon Vadisi bölgesindeki teknoloji şirketlerinin yarısından fazlasının bankada parası vardı.
Bankanın iflas ettiğine dair söylentiler, geçtiğimiz perşembe ve cuma günleri bankadan 42 milyar doların çekilmesine neden oldu. Sonunda ABD Merkez Bankası (FED), bankanın iflasını duyurdu. Devlete ait bir kuruluş olan ABD Federal Mevduat Sigorta Kurumu FDIC, toplam mevduatı 175 milyon dolar olan bankaya kayyum atadı. Sorun; mevduatların hesap başına yalnızca 250.000 dolarına teminat sağlanması ve bu durumda bankanın mevduatların yalnızca yüzde 7’sini kapsanmasıydı.
Peki Silikon Vadisi Bankası hesaplarında neden bu kadar büyük mevduat hesapları vardı? Çünkü bunların çoğu start-up olarak adlandırılan yeni teknoloji şirketlerine aitti. Start-up, yeni teknoloji alanında olduğu için hızla büyümeyi hedefleyen, genellikle küçük ve yeni bir şirkettir. Start-up şirketler spekülatörler, diğer büyük şirketler ya da bankalar gibi üçüncü taraf sermayesine dayalıdır. Teminat gereksinimlerini karşılayamadığı için genellikle daha geleneksel bankalardan finansman almakta zorlanır. Silikon Vadisi Bankası böyle “riskli” krediler verme konusunda uzmanlaşmış bir bankaydı.
Start-up’ların nadiren fazla geliri olur: Çalışanlarının ve faturalarının ödemelerini, risk sermayedarlarına hisse satarak elde ettikleri nakitle yapar. Topladığı nakit fazlasını da bir yerlerde tutar. Çoğunun Silikon Vadisi Bankası’nda hesapları vardı, çünkü diğer büyük bankaların reddettiği kredileri onlara veren de bu bankaydı.
Sönen balon
Tüm bu olanlarla, alışkın olduğumuz spekülatif balon patlamasında yeni bir sayfa açıldı. Risk sermayesi sahibi bu teknoloji şirketleri 2021 yılına kadar 330 milyar dolar finansman sağlamıştı. Bütün bunlar, pandemiden sonra hızla büyüdükleri bir bağlamda gerçekleşti. Ancak daha sonra işleri eskisi kadar kâr getirmemeye başladı ve küçüldüler (teknoloji sektöründeki tüm şirketlerde yüz binlerce işçinin işten çıkarılması bunun bir göstergesiydi). Merkez Bankası, enflasyonu düşürmek için faiz oranlarını yükselterek krediyi daha pahalı hale getirdi.
Silikon Vadisi Bankası, mevduatlarını 40 yıllık hazine bonolarına yatırmıştı. Merkez Bankası faiz oranlarını yükselttiğinde, daha düşük oranlı eski tahviller değer kaybetti ve değerleri düştü. Teknoloji şirketlerinin mevduat sahipleri, işlerinin kârlı olmadığını kabul ederek paralarını bankadan çekmeye çalıştılar. Ancak banka onlara geri ödeme yapamadı; elinde sadece değer kaybetmiş tahviller vardı. Silikon Vadisi Bankası nakit toplamak için kendi hisselerini satmaya çalıştı ama bunlar da değer kaybetti. Sonuç olarak hücum ve iflas gerçekleşti.
Silikon Vadisi Bankası’nın iflası, ABD’de yüksek enflasyonu düşürmek için resesyona doğru ilerlemeye hazırlanan Merkez Bankası’nın faiz artırımının bir sonucudur. Yüksek faiz oranları, parayı daha pahalı ve kıt hale getirir; bu da Silikon Vadisi Bankası’nı yok eden hücum gibi olayları tetikler. Ancak bu aynı zamanda teknoloji şirketlerinin spekülatif balonunun sönmekte olduğu ve her yatırımcının can havliyle parasını kurtarmaya çalıştığı gerçeğinin de bir sonucudur.
Denetimsiz bankalar
Burada sorulması gereken soru, Silikon Vadisi Bankası’nın neden bu kadar risk almasına, müşterilerinin mevduatlarını değer kaybeden tahvillere yatırarak kumar oynamasına izin verildiğidir. Bu sorunun yanıtı, 2008 krizinin tekrarlanmasını önlemek için yürürlüğe konan düzenlemelerin neredeyse tamamının Donald Trump yönetimi tarafından 2015 yılında kaldırmış olmasıdır. Silikon Vadisi Bankası’nın Başkanı Greg Becker, sermayesi 250 milyar doların altında olan bankalara yönelik düzenlemelerin azaltılması için ABD Senatosu’nda lobi yapanların başında geliyordu (50 milyar doların üzerinde varlığa sahip tüm bankalar sıkı denetimlere tabiydi). Denetimlerin gevşetilmesiyle birlikte, aralarında Silikon Vadisi Bankası’nın da bulunduğu yüzlerce bankanın önü her türlü spekülatif manevra için açılmış oldu.
Silikon Vadisi Bankası’nın iflası, paralarını geri alamadıkları takdirde çalışanlarının bu ayki maaşlarını bile ödeyemeyecek durumda olan çeşitli büyüklüklerdeki pek çok teknoloji şirketini etkiledi. Roku (düşük ücretli yayın cihazları), Circle (elektronik ödeme yönetimi teknolojisi), ROBLOX (çevrimiçi oyun platformu), BlockFi (kripto para platformu), Compass Coffee (çevrimiçi kahve mağazası), Camp (çevrimiçi oyuncak mağazası), Axsome Therapeutics (ilaç) ve Rippling (ödeme yönetimi) bunların en önemlileri arasında.
Başka bir çöküşe doğru ilk adım mı?
Silikon Vadisi Bankası’nın çöküşü, kuşkusuz en çok ses getiren olay oldu. Ancak daha önce, kripto para alanında uzmanlaşmış Silvergate bankası iflas etmiş ve pazartesi günü Merkez Bankası, Signature Bank’ın kapatıldığını ilan etmek zorunda kalmıştı.
Pazartesi günü, dünyanın önde gelen borsalarında tüm bankaların hisse senedi fiyatları düştü ve bu, bir bulaşma etkisi korkusu yarattı. Durumdan etkilenen şubeler Silikon Vadisi şirketlerinin bulunduğu bölgenin dışında yer alıyor. İsrail ve Hindistan’daki teknoloji şirketleri de işin içinde görünüyor. Ayrıca HSBC’nin, Silikon Vadisi Bankası’nın İngiltere şubesini sadece bir sterlin karşılığında satın aldığı bildirildi.
Merkez Bankası, Hazine Bakanlığı ve Federal Mevduat Sigorta Kurumu paniğin yayılmasını önlemek için ortak bir açıklama yaparak tüm mevduatların ödeneceğini garanti etti. Başkan Joe Biden, yeni düzenlemelerin yapılacağını belirterek bankacılık sistemini savunmak zorunda kaldı, fakat ABD Kongresi’nin mevcut yapısıyla yeni düzenleme yapmak kolay değil. Ne var ki bu açıklamaların hiçbiri sükûnet getirmedi ve pazartesi günü büyük piyasaların kapanışında belirsizlik devam etti.
Emperyalist kapitalizmin 2008’de yaşadığı türden yeni bir çöküşle karşı karşıya olup olmadığımızı ya da büyük bankacıların, emperyalist hükümetlerin ve uluslararası finans kuruluşlarının durumu kontrolü altına alıp almayacağını bilemeyiz. Ancak şunu söyleyebiliriz ki, bu yaşananlar emperyalist kapitalizmin yarım yüzyıldır devam eden ve pek çoğu akut küresel krizlerle sonuçlanan kronik krizinin bir başka aşamasıdır. Her durumda bu kriz, hayali kârların yarattığı spekülatif balonların, üretken sermayede kâr oranlarının düşmeye devam ettiği gerçeği karşısında patlamasıyla başladı. Finans, borsa ve emlak spekülasyonlarına, gereksiz büyüklükteki yeni teknoloji şirketlerine veya kripto para birimlerinin yükselişine ve düşüşüne yatırılan trilyonlarca dolar söz konusu. Bunlar her an patlayabilir. Ardından, her zaman olduğu gibi, krizin faturasını işçilere ve dünyanın sömürülen halklarına ödetmeye çalışacaklar.
Tüm bunlar, kapitalizmin neden daha ileri gidemeyeceğinin bir başka örneğidir; çünkü sunabileceği tek şey kriz, açlık, sefalet ve yağmadır. Sosyalizme giden yolda işçilerin iktidara gelmesi işte bu yüzden hayati önem taşımaktadır.
José Castillo, İUB-DE’nin Arjantin seksiyonu Sosyalist Sol önderi
13 Mart 2023