Gazze ve işgal altındaki Batı Şeria’da Filistin halkına yönelik Siyonist saldırının başlamasından altı ay sonra, Siyonist operasyonun hedeflerine ulaşılamadı. Ne Gazze’yi yönetmeye devam eden Hamas’ın ne de Filistin halkının teslim olmasını sağlayabildiler. Gazze Şeridi’ni kontrol altına almayı da başaramadılar. Tüm bu zor koşullara ve askeri eşitsizliğe rağmen, İsrail’in Hamas’ı yok ettiğini söylediği Gazze’nin kuzeyinde bile çatışmalar devam ediyor. Siyonist askerlerin kuzeyde Filistin direnişinin elinde ölmeye devam ettiği biliniyor.
Gazze Şeridi’nde bulunan ya da yurtdışında olan direniş liderlerini yakalayamadılar ya da öldüremediler. Direnişin elindeki hiçbir rehineyi de kurtaramadılar. Rehinelerin bir kısmının serbest bırakılması ancak müzakereler yoluyla mümkün oldu.
Ancak İsrail, Filistin halkına karşı etnik temizlikte ilerliyor, halkı bombalıyor ve aç bırakıyor. Gazze’nin kuzeyine gıda taşıyan bir konvoya yapılan son füze saldırısı bunun kanıtıdır; bir yandan da yardımların girişini engellemeye devam etmektedir. Refah sınır kapısından yardım girişini engelleyen ordu destekli yerleşimciler de dahil olmak üzere insani yardımlar engellenmektedir.
Her gün sosyal ağlar ve sosyal medya aracılığıyla yayılan görüntülere yansıyan gerçek bir soykırım yaşanıyor. Gazze Şeridi’nde yüzde 70’i kadın ve çocuk olmak üzere 33 bin 360 kişi öldürüldü, 75 bin 993 kişi de yaralandı. Batı Şeria’da ise 457 Filistinli, yerleşimciler ve Siyonist ordu tarafından öldürüldü.
İsrail, altı ay önce saldırının başlangıcında belirlediği hedeflere ulaşamamanın yanı sıra, emperyalizmin Filistin topraklarında gerici bir yerleşim bölgesi olarak İsrail’i kurduğu 1948’den bu yana, hiçbir dönemde olmadığı kadar uluslararası alanda tecrit edilmiş durumda.
Dünya halklarının seferberliği devam ediyor
İsrail’in Kuzey Amerika ve Avrupa emperyalizminin mali ve askeri desteğiyle Filistin halkına karşı yürüttüğü soykırım, dünya halklarının Filistin’i desteklemek ve Siyonist saldırganlığı reddetmek için kitlesel bir seferberlik başlatmasına neden oldu.
Güçlü protestolar Avrupa, ABD, Kanada, Kuzey Afrika, Ortadoğu, Asya ve Latin Amerika da dahil olmak üzere tüm kıtalara yayıldı. Yemen’de milyonlarca kişi neredeyse her hafta sokaklara dökülüyor; İtalya’da turistik bir şehir olan Pisa, polis tarafından şiddetle bastırılan büyük öğrenci protestolarına sahne oldu; İspanya’da Madrid ve Barselona gibi şehirler büyük protestoların merkez üssü konumunda. Barselona’da kısa bir süre önce Avrupa’da Filistin ile dayanışmayı birleştirmek için bir toplantı düzenlendi. Ürdün’de İsrail Büyükelçiliği önünde birkaç gün boyunca kitlesel nöbetler tutuldu. Londra ve New York’ta soğuğa ve yağmura rağmen insanlar sokaklara döküldü. Almanya ve Fransa’da kitleler Filistin’e destek gösterilerine hükümetler tarafından getirilen kısıtlamalara meydan okudular. Polis şiddetine rağmen Berlin, Paris ve bu ülkelerdeki diğer şehirlerde binlerce insan sokaklara döküldü.
30 Mart Filistin Toprak Günü’nde, Filistin halkını ve Filistinlilerin Siyonist işgalciler tarafından ellerinden alınan topraklarına geri dönme haklarını desteklemek üzere dünyanın dört bir yanında kitlesel eylemler düzenlendi. Londra’da yaklaşık 200 bin kişi, New York’ta da 30 bin kişi sokaklardaydı. Kitlesel eylemler, ABD’nin Vietnam’daki emperyalist işgaline karşı büyük küresel toplumsal hareketi hatırlatıyor.
İsrail’de Netanyahu’nun istifası için seferberlikler sürüyor
Tıpkı önceki yıllarda olduğu gibi protestolar iç cephede de devam ediyor. İsrail’de her hafta sonu Netanyahu hükümetine karşı gösteriler düzenleniyor ve rehinelerin iadesini sağlayacak bir anlaşmaya varılması talep ediliyor. 1 Nisan’da binlerce kişi Tel Aviv, Kudüs ve Benjamin Netanyahu’nun konutunun bulunduğu Kayserya’da yürüdü. 7 Nisan’da Tel Aviv’de yaklaşık 100 bin kişi “hemen şimdi seçim” ve Netanyahu’nun istifası talebiyle yürüdü. Eylemler İsrail’in 50 şehrinde eşzamanlı olarak gerçekleşti.
Ateşkes için ve İsrail’e silah satışı ile sevkiyatına karşı tepkiler büyüyor
Dünyanın tanık olduğu soykırım ve Filistin’le dayanışmak için gerçekleştirilen kitlesel eylemler, emperyalist uluslararası örgütleri ve bu örgütlerin parçası olan hükümetleri zorluyor.
25 Mart’ta BM Güvenlik Konseyi, Gazze’de derhal ateşkes çağrısında bulunan bir kararı 14 lehte oy ve ABD’nin çekimser oyuyla onaylayarak daha önce benzeri görülmemiş bir adım attı. Siyonist saldırganlığın başlamasından bu yana ABD ilk kez veto hakkını kullanmadı. Her ne kadar bunlar emperyalist bir örgütün siyasi nitelikte oyları olup bağlayıcılığı olmasa da ve İsrail bu kararı tanımasa da, sembolik önemi büyüktü.
Birleşmiş Milletler’in ana insan hakları organı ise kısa bir süre önce ülkelerden İsrail’e silah satmayı ya da göndermeyi durdurmalarını isteyen bir kararı onayladı. O zamandan bu yana, Filistin halkının soykırımını durdurmak için Siyonist varlığa silah göndermeyi durdurmak üzere dünya genelinde sesler daha fazla yükseliyor.
Geçtiğimiz günlerde, aralarında Birleşik Krallık Yüksek Mahkemesi’nin dört eski yargıcının da bulunduğu 600 kadar avukat, Birleşik Krallık Başbakanını Gazze’deki soykırım gibi suçlara ortak olma riski taşıdığı konusunda uyardıkları bir mektup yayınladı.
Mektupta şu ifadelere yer verildi: “Soykırım Sözleşmesi’nin olası ihlalleri de dahil olmak üzere uluslararası hukukun ciddi ihlallerinde Birleşik Krallık’ın suç ortaklığını önlemek için ciddi tedbirlere ihtiyaç vardır.”
BM İnsan Hakları Konseyi kararının yarattığı baskı, İngiliz Parlamentosu Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Alicia Kearns’ün şaşırtıcı bir açıklama yapmasına neden oldu: “Silah satışlarını askıya almaktan başka seçeneğimiz yok.”
İsrail’e silah sevkiyatı Belçika, İspanya ve Japon Itochu Corporation tarafından askıya alınmış durumda.
ABD emperyalizmi Netanyahu’ya karşı sabrını yitiriyor
İsrail’in yalnızlığı, bizzat Joe Biden’ın ve ABD emperyalizminin, onu desteklemekten vazgeçmeseler de, aralarına mesafe koymaları ve Netanyahu’dan askeri harekatını durdurmasını talep etmeleri gerçeğine de yansımaktadır. Bu, Nazi Siyonist rejiminin sistematik olarak reddettiği bir husustur.
Washington’ın İsrail’in Gazze’deki askeri saldırganlığının korkunç sonuçları karşısında artan tahammülsüzlüğünün bir göstergesi olarak Biden, 4 Nisan Perşembe günü Netanyahu’yu telefonla arayarak ABD’nin savaşa vereceği desteğin sivillerin korunmasına ve gıda girişine izin verilmesine yönelik tedbirlerin uygulanmasına bağlı olduğu konusunda uyardı.
Biden, 9 Nisan’da bir televizyon röportajında Netanyahu’nun Gazze politikası sorulduğunda şunları söyledi: “Yaptığı şey bir hata. Yaklaşımlarına katılmıyorum.” İsrail’in şimdi ateşkesi kabul etmesi ve 6 ila 8 hafta boyunca insani yardımın girmesine izin vermesi gerektiğini vurguladı.
Bunların her ikisi de ABD’de kasımdaki başkanlık seçimleri bağlamını yansıtmaktadır. Biden örneğinde, son altı ayda İsrail’e verdiği sınırsız desteğin bir sonucu olarak anketlerdeki düşüş görülmektedir.
İUB-DE, kahraman Filistin halkıyla dayanışmanın derinleştirilmesi çağrısında bulunuyor
İsrail’in Gazze’de gerçekleştirdiği soykırıma rağmen ve çelişkili görünse de, tam da Siyonizmin bu korkunç katliamı ve yıkımı nedeniyle, çok uzak olmayan bir gelecekte Siyonizmin krizinin derinleşmesini öngörebiliriz. Ve nihayetinde Filistin halkı ve dünya kitlelerinin Siyonist apartheid’ı sona erdirmesi için koşullar yaratılabilir.
Geçtiğimiz şubat ayında Siyonizmi reddeden İsrailli tarihçi Ilan Pappé Londra’da verdiği bir konferansta “Gecenin en karanlık anı şafaktan hemen öncesidir ama İsrail yerleşimci sömürgeciliğinin artık sonu geldi,” diyerek Filistin’de Siyonist apartheid’ın sonunun yaklaştığını belirtti. Bu ancak Filistin halkının direnişi ve küresel dayanışma hareketinin haykırdığı gibi “nehirden denize” tarihi topraklarda tek, laik, demokratik ve ırkçı olmayan bir Filistin Devleti kurulana kadar kitlesel bir küresel seferberlikle başarılacaktır.
Gazze’deki savaşçıların mücadelesi, tüm Filistin halkının kahramanca direnişinin desteğiyle devam etmektedir. Bu bağlamda İUB-DE, küresel dayanışma hareketinin bir parçası olarak, Gazze ve işgal altındaki Batı Şeria’daki halkın ve Filistin direnişinin İsrail’e karşı mücadelesini desteklemeye devam etmektedir. Dayanışma içinde kitlesel ve birleşik bir küresel seferberliği yükseltme çağrısında bulunuyoruz.
Bu nedenle dünya halklarını, hükümetlerinden İsrail ile yapılan tüm ekonomik, ticari, kültürel ve askeri anlaşmaları iptal etmelerini talep etmeye çağırmaya devam ediyoruz. İsrail’e silah satışına son! ABD, Almanya ve diğer ülkelerin Siyonist varlığa yaptığı mali ve askeri yardımlara son! Kızıldeniz’de Yemenli Husiler tarafından İsrail gemilerine ya da Siyonist varlığa mal taşıyan gemilere yönelik saldırılara karşı koymak üzere ABD tarafından kurulan koalisyonu reddediyoruz. ABD donanması İsrail ve Ortadoğu yakınlarından çekilsin!
Halklar seferberlikleriyle hükümetlerinden, özellikle de Filistinlileri destekleme yönünde hareket etmeyen Arap hükümetlerinden İsrail ile ilişkilerini kesmelerini ve Filistin direnişini ihtiyaç duyduğu her şekilde desteklemelerini talep etmelidir.
İşçilerin Uluslararası Birliği-Dördüncü Enternasyonal (İUB-DE)
10 Nisan 2024