Diaz Canel hükümeti ve Küba Komünist Partisi (KKP), ülkedeki sokak protestolarının “ABD’den organize ve finanse edildiği”ni iddia ediyor. Bu doğru değil. Elbette emperyalizm protestoları kendi çıkarları için kullanmak istiyor. Ancak bu eylemlerin derinde yatan nedenlerini, Küba hükümetinin Ocak ayında uygulamaya başladığı ve ülkedeki toplumsal eşitsizliği iyice artıran kemer sıkma programında aramak gerekli. Küba’da, onlarca yıldır var olan bir “Küba usulü” kapitalizm söz konusu.
Bizlerin, özellikle de sol cenahtakilerin vurgulaması gereken ilk husus, Küba’daki kitle eylemlerinin tamamen sahici olduğu. İnsanlar artık yoksulluğa ve yaşam standartlarının ağır şekilde bozulmasına daha fazla katlanamadıkları için sokağa dökülüyor. Küba’da yaşanan toplumsal krizde, hem Küba’ya uygulanan tarihi abluka hem de son dönemdeki yaptırımlar nedeniyle elbette emperyalizmin sorumluluğu büyük. Ancak bizim her zaman kınadığımız ve mücadele ettiğimiz bu abluka, Küba halkının maruz kaldığı ağır toplumsal sorunların asli nedeni değil unsurlardan yalnızca biri.
1960’larda başlayan abluka, Küba halkının direnişi ve dünya çapında Küba devrimine verilen destek nedeniyle başarısız oldu. Bugün sınırlı ve kısmi bir abluka söz konusu. On yıllardır, Küba dünyadaki neredeyse her ülke ile ticari ve siyasi ilişkiler yürütüyor. Öyle ki 1990’lardan itibaren, Fidel ve Raúl Castro’nun aldığı kararlarla yabancı özel yatırımlara, başta Avrupa Birliği ve Kanada şirketleri olmak üzere çokuluslu şirketlerle kurulan karma girişimlere büyük kolaylıklar sağlanıyor. KKP, Çin’in açtığı yolu izleyerek adada kapitalizmi restore etmiş durumda. Acı gerçek bu. 11 Temmuz’da yaşanan benzeri görülmemiş sosyal patlamayı açıklayan asıl sosyo-ekonomik bağlam da bu.
Ocak 2021’deki kapitalist kemer sıkma süreci
KKP bürokrasisi her daim tam da bu “abluka” argümanını kullanarak, Küba’da özgürlüklerin olmayışını ve Kübalı işçilerin, örneğin turizm sektöründeki İspanya veya Kanada çokuluslu şirketleri için veya Kübalı işadamları ile Fransız Ricard Pernod şirketi (Chivas Regal viskilerinin sahibi) tarafından kurulan Cuba Ron SA (Küba Rom Şirketi) için yıllardır 15 dolar maaşla çalışmasını meşru göstermeye çalışıyor. Bu arada KKP liderleri, subaylar ve yeni burjuvazi, bütün ayrıcalıklarıyla yalıtılmış semtlerde zengin hayatı sürüyor. Fidel Castro’nun torunlarından Tony Castro birkaç ay önce Paris ve İspanya’da yaptığı pahalı gezilerde çektiği fotoğrafları sosyal medyada paylaştı. Ayrıca Küba’nın lüks turistik merkezlerinde BMW’sini sürerken çekilen fotoğraflarını da yayınladı. Bu fotoğraflar büyük öfke yarattı.
Eylemlerin fitilini ateşleyen unsur, bir “emperyalist komplo” değil Küba hükümetinin bu yılın Ocak ayında hayata geçirdiği acımasız kemer sıkma programı. Devlet başkanı Miguel Diaz Canel, “Düzenleme Görevi” olarak nitelendirdiği bir emek ve fiyat reformu açıkladı. Küba’da uzun süredir var olan ve iki para biriminden, yani Küba pesosu ile CUC denen çevrilebilir pesodan oluşan parasal sistem, hükümet tarafından sonlandırıldı. Buna paralel ücretlerde sefil bir artış yapılırken, halkın tükettiği tüm ürünlerin fiyatlarına yüksek oranda zam yapıldı. Başka bir deyişle, tipik bir kapitalist kemer sıkma programı uygulandı. Bu o kadar “ortodoks” bir kemer sıkma programı ki, hükümet bunun “özel yatırımı teşvik etme” amacıyla yapıldığını söylemekten bile geri durmadı. Ayrıca, “yabancı sermayenin karma şirketlerde çoğunluk payına sahip olması (…) finans sektöründe ise tamamen yabancı sermayeli şirketlerin kurulması”na yeşil ışık yakıldı. (Arjantin’de yayımlanan Clarín gazetesi, 19/12/2020, sayfa 36). Aylık asgari ücret 500 pesodan (20 dolar) 2.100 pesoya (87 dolar) yükseldi yükselmesine, ama gıda, temizlik, gaz, elektrik ve ulaşıma bu maaş artışının çok üzerinde zamlar geldi. İlerleyen aylarda yüksek enflasyon ve dolar üzerinden kapitalist spekülasyon yaşandı. Bunun sonucunda da fiilen devalüasyon gerçekleşti (bir dolar resmi piyasada 24 peso olsa da gayriresmi piyasada 60 pesoya tırmanmış durumda); ve bu da, zaten sefil düzeyde olan maaşları iyice eritti. Tüm bunların sonucu ağır bir kıtlık yaşanıyor. Küba halkı yiyecek alabilmek için sonu gelmez kuyruklarda bekliyor, elektrik kesintileri yaşıyor ve pandeminin ortasında ilaç sıkıntısı çekiyor. Geçmişte birinci sınıf olan Küba sağlık hizmetlerinde bozulma söz konusu.
Tüm bunlar sonucunda 11 Temmuz Pazar günü Havana’ya 38 km uzaklıktaki San Antonio de los Baños kentinde eylemler patlak verdi ve buradan hızla diğer şehirlere ve Havana’ya yayıldı. Binlerce insan sokaklara dökülüp gıda ve ilaç talep etti, hükümeti ve kemer sıkma politikalarını kınadı. Küba’daki muhalif Comunistas Blog‘un yayın kurulu üyeleri şöyle diyor: “Bu akşamüstü Küba halkı sokaklara döküldü. Bu halkı sokağa herhangi bir örgüt çağırmadı; Küba’nın içinde bulunduğu keskin ekonomik kriz ve hükümetin durumu yönetememesi yüzünden sokağa indiler. Kübalılar sokağa ‘vatan ve yaşam’ gibi sorunlu bir sloganla çıkmış olabilir, ama bu sloganın çok ötesinde, insanlar sokağa hükümetten gerçek bir sosyalizm talep etmek için çıktılar.” Comunistas Blog‘un çeşitli üyeleri, örneğin Marksist tarihçi Frank García Hernández gözaltına alındı.
Kitle eylemlerini destekliyoruz: Gözaltına alınanlar serbest bırakılsın!
Küba’daki eylemler, kemer sıkma politikalarına karşı Şili’de, Kolombiya’da, Peru’da veya Brezilya’da gerçekleşen seferberliklere benziyor. Birçok aktivist Küba’nın farklı olduğunu düşünüyor olabilir. Ama durum öyle değil. Küba’da sosyalizm yok. Küba’daki rejim, Çin ya da Vietnam’daki gibi, yeni zenginlerin hakim olduğu ve bunların çokuluslu şirketlerle kurdukları ittifaklar üzerinden işleyen, baskıcı bir tek parti rejimi. Küba’da yoksulluk ve eşitsizlik giderek artıyor. Kitle eylemleri bu durumun değişmesine vesile olabilir. Elbette bu süreçlerde, Miami’de sürgünde yaşayan Kübalılarla işbirliği içindeki, Yanki yanlısı kesimlerin de yer aldığını ve bu kitle eylemlerini kendi zihniyetlerine göre bir hükümet kurmak için kullanmak isteyeceklerini biliyoruz. Biz devrimci sosyalistler, işçilerin ve halkın bu eylemlerini destekliyoruz; kemer sıkma politikalarına son verilmesini, bir işçi sınıfı hükümeti ve işçi ve halk demokrasisinin hakim olduğu bir sosyalizm inşa etme perspektifini savunuyoruz. Bunun için de Che’nin ve ilk sosyalist devrimin bayrağını yükseltecek yeni bir devrimci liderliğin inşası için mücadele ediyoruz.
Eylemler devam ediyor; müdahale nedeniyle bir kişi hayatını kaybetti. Biz İUB-DE (İşçilerin Uluslararası Birliği – Dördüncü Enternasyonal) olarak Küba halkını destekliyoruz; dünyada anti-emperyalist ve solcu olma iddiasındaki herkesi de, kemer sıkma programının geri çekilmesi için, baskılar karşısında dayanışma sergilemeye, gösteri özgürlüğünü savunmaya ve gösteri yaptığı için gözaltına alınan herkesin özgürlüğünü talep etmeye çağırıyoruz.