16 Mart’ta Macron, anayasanın 49.3. maddesine dayanarak emeklilik sistemi reformunu kararname ile hayata geçirmeye çalıştı. Bu madde, yürütmenin meclis onayına ihtiyaç duymadan sistemde reformlar yapmasına izin vermektedir. Hükümetin bu tutumu geniş sokak seferberlikleri, milletvekilleri ve sendikalar tarafından yapılan gösterilerle ifade edildi. Miguel Lamas tarafından kaleme alınan aşağıdaki metin, ilk kez El Socialista gazetesinde 15 Mart’ta yayımlandı.
Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un emeklilik yasasında yapmaya çalıştığı değişikliğe karşı 7 Mart’ta düzenlenen eylem, kitlesel protestoların altıncısı ve en büyüğü oldu. Ayın 11’inde Cumartesi günü bir başka ulusal yürüyüş düzenlendi. Buna ek olarak, bazı kilit sektörler “uzatılabilir grevlerin” başladığını duyurdu (yani, grevleri yürüten meclisler tarafından, gerekli görülmesi halinde, grevlerin sürelerinin uzatılması). Buna rağmen Senato reformu onayladı ve bu hafta milletvekilleri tarafından onaylanacağı duyuruldu.
Sekiz sendika merkezi tarafından çağrısı yapılan 7 Mart Salı günkü eyleme hükümete göre 1.28 milyon, CGT sendika merkezine göre ise 3.5 milyon kişi katıldı (sadece Paris’te 700 bin kişi). Bu son otuz yılın en büyük protestosuydu. Ve 2.8 milyon kişinin seferber olduğu 31 Ocak’tan daha yüksek bir sayıya tekabül ediyor.
Günün sonunda sendikal cephe Macron’dan “acil” bir toplantı talep etti çünkü “sessizliği daha fazla kabul edilebilir değildi”. Ancak Macron görüşmeyi reddetmekle kalmadı, yasa tasarısı Senato’da onaylandı.
Bunun üzerine rafineriler, demiryolları ve enerji sektörü gibi birçok kilit sektörde uzatılabilir grev kararı alındı.
Emekçiler, emeklilik reformuna karşı grevlerini sürdürdükleri için Paris sokaklarında çöp yığınları oluştu ve rafinerilerden yakıt sevkiyatları engellendi. Elektrik arzı da kesintiye uğradı ve bazı nükleer reaktörlerin bakımı ertelendi.
Tabandan gelen iradenin radikalleşme yönündeki bir başka işareti de ülkenin pek çok yerinde grev gözcülerinin ve barikatların örgütlenmesi oldu.
Sendikalar ayrıca Dünya Kadınlar Günü çerçevesinde 8 Marta Çarşamba günü ve 9 Mart Perşembe günü Fransa genelinde harekete geçen öğrenciler tarafından çağrısı yapılan gösterilere de destek verdi.
Senelerdir deniyorlar
Emeklilik yasası reformu sadece emeklilik yaşının 62’den 64’e yükseltilmesiyle ilgili değil, aynı zamanda emeklilik koşullarının ağırlaştırılması ve giderek daha fazla gencin düzenli bir işe sahip olmadığı bir durumda en az 43 yıllık prim şartı getirilmesiyle de ilgili. Tüm anketler, her üç Fransız’dan ikisi bu reforma karşı olduğunu gösteriyor.
Emeklilik sistemine saldırı, Macron’dan önce de on yıllardır Fransız kapitalistlerinin bir talebiydi. Fransız burjuvazisinin emeklilik sistemine yönelik ilk ciddi saldırı girişimi 1995 yılında, Mayıs 1968’den bu yana Fransa’daki en önemli kitle hareketi tarafından yenilgiye uğratılan meşhur “Juppé Planı” ile olmuştu.
Mevcut cumhurbaşkanı Macron da 2019-2020 yıllarında bunu denedi ve parlamento tarafından onaylanmış olan emeklilik reform planını geri çekmeye zorlayan altı aylık bir demiryolu grevi ve “sarı yeleklilerin” neredeyse bir ayaklanma niteliği taşıyan hareketi de dahil olmak üzere son yirmi yılın en büyük grev dalgasını tetikledi.
Kapitalist krizle birlikte koşullar daha da kötüleşti
Macron 2019’a göre daha zayıf olsa da kapitalizm daha derin bir krizde ve krizin bedelini işçilerin ödemesi gerektiğini varsayıyor. Macron’un taahhüdü, pandemiden sonra Fransız kapitalistlerinin kârlarını artırmak veya geri kazanmaktı. Bu nedenle herhangi bir değişikliği tartışmak için sendika liderleriyle bir araya bile gelmiyor. Emeklilik yasası bunun bir parçası ama sadece emeklilik yasası değil, ücretler ve iş yasaları konusu da gündemde. Milyonlarca insanın hoşnutsuzluğunun nedeni de bu.
Fransa’da hükümet emeklilik reformunu hayata geçirmekte kararlı olduğunu ısrarla vurguluyor.
İşçiler için durumlarını kötüleştiren tek sorun emeklilik maaşları değil. Artan enerji ve gıda fiyatları karşısında ücret meselesi de merkezi bir talep olarak öne çıkıyor. Gerçi sendika merkezlerinin bürokratik liderleri “ilk iş olarak” emeklilik reformunun geri çekilmesi gerektiği argümanıyla bu konuyu ele almıyorlar.
Fransa’da ve dünyada krizinin bedelini işçilere ödetmeye çalışan bir bütün olarak kapitalist ekonominin kendisidir.
Bir mücadele planına ihtiyaç var
Sekiz sendika merkezi ve öğrenci hareketi birleşmiş olsa da, bürokratik sendika liderlikleri, herhangi bir müzakereyi açıkça reddeden Macron ile pazarlık yapmaya çalışırken, eylemlerini hâlâ bir mücadele planıyla derinleştirmiyorlar.
Bu durum aynı zamanda, bu büyük mücadelenin sıcağında, işçilerin ve gençlerin, bu kapitalist felakete son verecek köklü bir değişim için, Macron hükümetine son verecek siyasi bir alternatif için, emekçi halkın hükümetine doğru devrimci bir sosyalist alternatif oluşturma perspektifiyle örgütlenmeleri ihtiyacını da gündeme getirmektedir.
Yakın gelecekte, hükümeti ve planlarını yenilgiye uğratmak için yapılması gereken “ilk şey”, tabandan gelen kesimlerin hâlihazırda ülke çapında yürüttükleri grevler (“uzatılabilir grevler”) ve ablukalarla ortaya koydukları gibi, eylemleri niteliksel olarak sertleştirecek bir mücadele planı hazırlamak olacaktır. Bunun için de tüm işçileri ve gençleri, ücretlerin artırılması ve diğer hak talepleriyle birlikte, emekçi halkın ekonomik planı için birleştirmeliyiz.
İşçilerin Uluslararası Birliği – Dördüncü Enternasyonal (İUB-DE) olarak Fransız emekçi halkının bu büyük mücadelesine tam destek veriyoruz.