Rusya’nın Ukrayna’yı topyekûn işgal harekâtı iki yılı aşkın zamanı geride bıraktı. Onca yıkımın yanı sıra emperyalist çıkarlar güden bu yayılmacılık, ABD-AB emperyalizminin silahlı gücü NATO’nun yeniden güçlenmesine de sebep oldu.
Geçtiğimiz bahar aylarında aldığı yoğun silah desteği ile Ukrayna güçlerinin Doğu cephesinde Ruslara geri adım attıracaklarına dair bir beklenti söz konusu idi. Ancak Ruslar işgal ettikleri topraklarda paralı askerlerin verdiği ağır kayba karşılık, tutunmayı başardılar.
Doğu cephesinde Rus yayılmacılığı geriletilemezken, Ukrayna bugüne değin esaslı gücüyle Doğu’ya yüklenen savaş stratejisinde ani bir yeniliğe gitti ve 6 Ağustos’ta Rusya’nın Kursk bölgesine saldırı gerçekleştirdi. Ukrayna beklenmedik bir şekilde kısa zaman içerisinde yaklaşık 1500 kilometre karelik bir alanın kontrolünü ele geçirdi. Şu anda yüze yakın yerleşim yeri Ukrayna kontrolünde bulunurken yüzlerce Rus askeri de esir alındı. Ukrayna’nın Kursk’ta kısa bir süre içerisinde ele geçirdiği toplam alan Rusya’nın son bir yıl içerisinde ele geçirdiği Ukrayna topraklarından daha büyük bir yüz ölçümüne denk düşüyor. Üstelik Rusların ilerleyişi, yüz binlerle ifade edilen kayıplar pahasına gerçekleşmişti.
Putin beklenmedik Kursk çıkarmasına karşı sergilediği askeri aczi, Ukrayna’yı işgal girişiminin başından itibaren gerçekleştirdiği en kapsamlı füze saldırılarından birini yaparak kapatmaya girişti: Kiev, Lviv, Harkov ve Odesa bölgelerinin yanı sıra, Ukrayna’nın yarısından fazlasını etkileyen, Rusya’nın her şeyi ile birden vurduğunu düşündürten hava saldırıları gerçekleşti. Saldırı enerji kesintilerinin yanı sıra sivil kayıplara da sebep oldu. Rus yetkilileri Kursk’a yönelik bir karşı saldırının başlatılacağını ifade ederlerken, Ukrayna’nın doğusundaki işgalci güçlerin askeri planlamasında bir değişiklik olup olmayacağını ve saldırının Rusya iç siyaseti ve sınıflar mücadelesine etkilerinin ne olacağını zamanla göreceğiz.
Elbette ki hiçbir halkın asker işgali altında kalmasını kabul edilir bulmayız, ancak Ukrayna’nın Kursk saldırısının birinci dereceden sorumlusunun Rus yayılmacılığı olduğunu akıldan çıkarmazken emperyalizmin Ukrayna’ya verdiği desteğin ikiyüzlülüğünü de aynı şekilde aklımızda tutmalıyız. ABD emperyalizmi bu süreçte büyük bir zafer kazanmış, özgüvenli bir Ukrayna ve tamamen yenilmiş bir Rusya ile karşı karşıya kalmak istemiyor. Bu sürecin sonunda ABD emperyalizminin temel isteği tüm emellerine ulaşamamış, yıpranabildiği kadar yıpranmış bir Rusya ve öte yanında da emperyalizme bağımlılığı artan bir Ukrayna’yı elinde muhafaza etmek.
Ukrayna güçlerinin belli ki NATO’nun onayıyla savaşı bu kapsamı ile ilk kez Rus topraklarına taşıyor oluşunun bir yenilik olduğu söylenebilir. Bugüne değin, Ukrayna’ya verdiği desteği yalnızca savunma amaçlı olarak sınırlayan Batı emperyalizmi, uzadıkça dünyada gıda ve enerji krizini yoğunlaştıran bu savaşta yeni şeyler denemeye açık olduğunu gösterdi.
Ukrayna’nın Kursk saldırısının savaşın geleceğini tayin edici olacağını söylemek için –henüz çok erken olsa da– görünürde çok fazla sebep yok. Zelenski’nin açıklamalarına göre Ukrayna’nın Kursk saldırısı uzun soluklu bir planın parçası ve kalıcı olmak hedeflenmese de, barış müzakerelerinde elin güçlendirilmesi gibi bir amaç taşıyor. Öte yandan benzer girişimlerin başarıya ulaşması veya harekâtın sonucunda savaşın sonunun yaklaştığını düşündürecek somut bir gelişme de görünürde bulunmuyor.
Emperyalist emeller taşıyan Rus yayılmacılığının Ukrayna’da yenilgiye uğraması, emperyalizmden ve oligarklardan bağımsızlık için mücadele veren Ukrayna işçi sınıfının ve halkının özgürleşmesi adına büyük önem taşırken, dünya sınıflar mücadelesinde ve baskıcı rejimlere karşı verilen mücadelede tüm dünya işçilerini bir adım ileriye taşıyacak potansiyele sahip olmayı sürdürüyor.